Ana içeriğe atla

Henüz Ölmemişken

Henüz ölmemişken diye başladı yazısına, bir şeyler daha bırakmak istiyordu bu dünyaya. Kanser olduğunu öğrendiğinden itibaren karamsar bir halde oturup vahlanmak yerine tüm hayatı boyunca yazdığı eserlerin neredeyse iki katını yazmıştı. Yazmaya da devam ediyordu asla öleceğine inanmayan yazar. Daha yeni doğan bir bebekken başladı sancılarım diye devam etti. Haklıydı. Henüz yeni doğmuşken garip hastalıklar peşini bırakmıyor, hastane ona hapis oluyordu adeta. Geçmişine dair pek bir anı hatırlamayan yazar hastanenin her köşesini, her bakıcısını adeta ezbere biliyordu. Yattığı odayı, alamadığı nefesi, tüm dünyası olan oyuncaklarını… Yazar devam etti. Böyle gelip geçti seneler, ben dünyadan habersiz. Bağlamışlar her yerime kabloları, kelepçe gibi fakat hayatta kalmayı istediğimden şüpheliyim diyordu. O zamanlardan gördüğünü hissediyordu acıyı. Her seferinde ziyaretine gelen dedesinin ağlamalarından anlamıştı çok yaşamayacağını. Buna rağmen inat ettim ya, etmez olaydım. Şimdiye kadar bir şekil yaşadım diyor. Amansız bir hastalığa yakalandığımı söylemelerine rağmen atlattım, amansız dedikleri alerjilerimden kurtuldum diye devam ediyordu. Bir zaman geçip büyüdüğünü hissettiğinde dinmedi eksiklikleri. İçtiği ilaçlar onun içini yavaş yavaş parçalayıp hareketlerini engelliyordu. Buna rağmen pes etmek onun doğasında yok idi, istediği bir şey var ise elde edecekti. Gelişimi durduğunda tekrar dermanı ilaçlarda buldu. Balık haplarının tadını ezbere bilirdim o zamanlar diyor sözlerinde. Gel zaman git zaman koca delikanlı oldu. Öyle ölümlerden döndü ki artık bana ölüm yok diye böbürlenir dururdu. Kıl payı kazalar, milimlik kesikler. Hayatı sanki ağaç dalında sallanan, dibi uçurum bir meyve gibiydi. O ne kadar sıkı tutarsa o kadar fazla yaşayacaktı. Fakat bir olgunluktan sonra o da kopacaktı dalından sonsuz uçuruma. Gün geçti sigaraya başladı yazar. Yazısında sigarayı başlamaktan pişman olmadığını fakat kendine bunu yapmaktan pişman olduğunu belirtmişti. Sigarayı ne kadar çok içerse o kadar kötüye gittiğinin farkında varmasına rağmen bırakamamıştı onu. Sanki kimselere anlatamadığı derdini ona anlatır gibi elleriyle sarıyor, bırakamıyordu. Sigara içtiğinde kendine geldiğini de savunurdu bize bazı sohbetlerinde. Zihnini yenilediğinden, ilham geldiğinden bahsederdi. O sigaraydı ya yine onu bizden alan. Bir kadınla tanıştı zamanın birinde. Kaybettiğim gün ölmüştüm diye bahsederdi bize. Her yazısında bir parça yer verirdi o kadına. Adından hiç bir zaman bahsetme ihtiyacı duymadan “Saf Sevgi, Sevgili, O” gibi sıfatlar, zamirler ile anlattı onu. Kara bir sevdaya tutulmuşum dedi günün birinde bir eğlencemizde. Neler olduğunu sorduğumuzda başladı her şey. Önce gözlerini kapattı bize bakan, kafası düştü ardından masaya. Bir telaş ile hastaneye kaldırdık yazarı. Bir şeyler olmuştu fakat kimse net şeyler konuşamıyordu. Herkes varsayımlar üzerine çıkarımlar yapıyordu. Sonunda raporlar geldiğinde anlamıştık kanser olduğunu. Akciğerindeki kanser çoktan tümöre dönüşmüş, karaciğer ve kemiklere de sıçramıştı. Doktorlar yaşaması mucize olur demişlerdi. Bize bakıp gülerek ben hangi mucizeyi boş geçtim demişti o zamanlar. Ben artık bu hapishanede yatamam dedi. Yoğun ısrarları üzerinde evd tedavi görmeye başlamış, hastaneye ayda 1-2 uğrar olmuştu. Tüm gece uyarılara uymayıp sabahlara kadar durmadan yazar, durmadan sayıklardı kara sevdasını. Bir yazısında “Beni öldüren sen oldun, seni yaşatan kim var?” diye belirtmişti bu mucizeyi neden boş geçtiğini. Son görüşmelerimizde sık olarak ölümü hissettiğinden bahsedip, demek böyle oluyormuş diye söylenirdi.Ne kadar moralini yüksek tutmaya çalışsak da kalemi sürekli karamsardı.İçini bize dökemediğinden olsa gerek neyi var nesi yok kağıtlara döktü. Kağıtlardan taştı, parkelere damladı yaşları. Her zaman merak etmişimdir onu bu hallere düşüren kara sevdasını. Bir gün telefon ile yanına çağırdı beni. Yanına gittiğimde her tarafa kan kusar halde buldum onu. Gözyaşları içinde telefona sarıldığımda tuttu elimden. Yeter dedi. Ben her zaman bir şekil yaşadım, ama artık bu dünyanın kahrını da sefasını da istemiyorum diye devam etti. Gözlerimin içine bakarak söyledi son sözlerini. “Sevdanın yarası ölümden acı”. Gözlerini son kez kapattı orada. Aradığım ambulans gelene kadar o kollarımda, ben yerde. Gelse ne farkeder ki zaten. Ölen öldü, giden gitti bir kere...

Yorumlar

Yorum Gönder

Çok okunanlar...

Son Bir Şiir

Sevgilim, sevgim, sevincim, sevdiğim… Tüm gece ciğerlerime dolar gibi sıkışıyor göğsüm. Fabrika bacalarından çıkan tüm dumanları soluyorum sanki. O siyah renkli, içinde şimşekler kaçan bulutlar gitmiyor başımdan. Bir saniye olsun rahat nefes alamaz oldum artık. Her an ciğerlerimde bir ağrı, kalbimde bir sızı. Ölüp bırakmak istiyorum her şeyi. Diğer dünyadan benim için üzülecek bir kaç insanı izlemek istiyorum. Zor geliyorken sensiz yaşamak, seninle yaşamaktan da nefret ediyorum. Canımı yakıyorken seni sevmek, bir yanım senden hala vazgeçemiyor. Ne kadar kızsam da kendime bir faydasını görmedim henüz. Senden kaçıp kurtulmak istiyorum artık. Canımı yakmana izin veremem, vermemeliyim. Bundan çok sıkıldım biliyor musun? Sürekli kafamın içinde olmandan bıktım. Ben seni sevmiyorum. Artık sevmiyorum. Lütfen git artık. Bir hafıza kaybı yaşamayı bile göze alıyorum seni nasıl sevdiğimi, beni nasıl sevdiğini, sana olan aşkımı unutmak için. Her geçen gün artan bu yorgunluk ve bitkinlik senin

Kirli Sokaklar

"Sokakta parçalanmaya mahkum bırakılmış birkaç hayat." Bunları yazmayı ben istemedim, bunları yazmaya beni Sokaklar zorladı. Bugün 14 Şubat 2021; Adım Jeff, Bugün 21 yaşındayım. Ölümümün üzerinden 3 sene geçti, cesedim hala soğuk sularda. Artık eskisi gibi mülteciler gelmiyor yanıma. Onları buldunuz, BENİ DE BULUN. Bugün 18 Kasım 2017; Bir hayalim daha yeşeremeden soldu günlük. Bu hayal bir futbol maçı veya başlayamayan bir aşk değil, bu hayatım olmasını istediğim müzik. Daha yeni başlamışken uğraşmaya bir araba kazasında bütün hayallerimin bitebileceği aklıma gelmemişti. Belki bir ilki başarabilirim ama bu işi dilsiz olarak yapmak olanaksız görünüyor. Babamı kazada kaybettikten sonra annemin yanına gittim. İlk defa onu bu kadar mutlu görmüştüm. Benim gelmeme miydi bu sevince yoksa babamın gitmesine mi anlayamamakla beraber hızlıca odama taşındım. Alışmamın zor olacağı şeyler belliydi, yeni bir okul, yeni bir hayat, yeni bir düzen ama alışmaktan asla