Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Zehir

Bir zehir nasıl bu kadar güzel olabilir? Kokusu, başımı döndürüyor adeta. Öyle zarif, öyle narin ki; yapamaz oldum onsuz. Hiçbir şey onun yerini tutamaz oldu. Kırılgan tenine ilk temasımda anlamıştım onun vazgeçilmezim olacağını. Önce aylar sonra haftalar şimdi ise günler yetmiyor onu sevmeme. 25. saatimi dahi ona adamak istiyorum. Nasıl bir aşk bu? Ne zaman uyanacağım bu tatlı rüyadan? Dudaklarıma değdiği an dünya duruyor sanki. Tüm hücrelerimle hissediyorum onu. Hangi dil yetişir bu aşkı anlatmaya? Bir gün ölecek olmak değil, sana dokunamayacak olmak korkutuyor beni. Bir ağacın toprağa olan sevdası gibi sana ulaşmak; olmazsan ölürüm, ölürsem tamamen senin olurum. Seni elimden almak için her şeyi deniyor şeytanlar. Asla mesafe giremez aramıza! Buna izin vermem, vermeyeceğim. Sana yazdığım bu satırlarda tam 3 kez buluştuk. Hala yetmiyor bana. Bir kez daha çıkıyorsun şimdi paketten. Bir kaç öpücük, ya sonra? Yine ayrılık. Her öpücüğe karşı kaç hücremi zehirliyorsun bilmiyorum. Tüm vücud

Orpheus

Gizemli her şeyin tek sahibi Tüm evrende en hoş ses Mutluluğu bir bahar Yalnızlığı en kasvetli rüzgar. Güz. Bir kelam Şiir, Kesilen onca ses Gökyüzünde hiç görülmeyen renkler. Tüm tanrılar Sevdama secde edin! Bildiğiniz  Bilmediğiniz tüm ilahlar. Ne yeryüzü ne de idealarınızda Notalar; anlamsız kaldık. En güzel kelamlar, Şiirler. Bir aşk ifade etmiyor artık. Vaktim ne zaman? Nefret ettim soyundan! Sen yoksan Lirime eşlik eden melekler Şiirimi haykıran kuşlar Notalarımı diyardan diyara taşıyan nehir. Ne acı! Anlamsız sen yoksan. En Tek güzel yüz.  Eşi benzeri olmayan bir sızı. Yokluğun, kalbimde bir hançer! Aptallığım, bileğimde bir kelepçe! Nasıl kızabilirim sensizliğe Sebebi ben iken? Gülen tüm suretler ağlasın Tüm melekler yas tutsun Tek bir kuş daha ötmesin Nehirlerde kalmasın bir damla su Ben sana kavuşmazsam. Tüm tanrılar Sevdama secde edin!

Merhaba Günlük

Merhaba günlük, nasılsın? Nezaketen sorduğum bir soru sadece, inan umurumda değil. Hiç bir şeye hevesimin kalmadığı bir noktadan yazıyorum bu sözleri. Böyle bir uçurumun kenarında seni umursamamak bencillik olur mu? Sanmıyorum, sen hala bir hayalden ibaretken. Fazlasıyla kaptırdım kendimi bu karanlığa farkındayım. Başlarda dozu iyi belirlenmiş bir ağrı kesici gibiydi yalnızlık. Fakat gün geçtikçe, öyle işte. Söylemek istemiyor insan gerçekleri. Bağımlı olan kaç kişi kabul edebiliyor bu durumu? Hiç bir şeyden tat alamadığım bir hayattan yazıyorum bu sözleri. Öylesine isteksiz bir nokta. Yarın yaşamak ister miyim? Cevabını bilmediğim bir soru daha. Bildiğim tek şey, zor geliyor bu bağımlılıkla yaşamak. Bir karanlık kutuya hapsetmişim kendimi kaç zamandır. İğrenir oldum tüm insanlardan, en başta kendimden. İnsan beyni düşündükçe kararıyor anlaşılan. En başından görseydim geleceği belki de aptal olmak isterdim. Gözlerimde bir çift bant ike yaşamak. Günlük, bunlar sana saçma gelebilir. Çünk

Karanlık

  Hissettiğinden daha yakında her şey, gördüklerinden daha anlamlı. "Karanlık yoktur, ışığın yokluğu vardır." der ya o akıllı aptal, hayatımda mutsuzluk olmamış hiç bir zaman. Tüm Karanlığım senin ışığından mahrum kaldığım zindanmış. Yalancı çıktı bu gece çok inandığım filozoflar. "Mutluluğun özü" sende saklıymış... "İnsan insanın kurdudur." demişler. Her şey bitip karanlığa gömüldüğümde, kendimi kemirmemden anlıyorum ki insan kendinin kurdudur sahi. Kafamda beni yiyip bitiren onlarca soru var. Asla cevaplayamıyorum hiç birini. Sağım solum kan revan bir kenara dursun, bu sorular kadar canımı yakan yok Dünyada... Yıllardır hayalini kurduğum bir sabah var. En güzel sabah. Zifiri karanlıktan çıktığın o en güzel sabah. Her yanımda parlayan güneşin ışınları. Tüm odamı aydınlatan gökyüzü. Sanki tüm evren odamın her yerini kaplamış. Tüm karanlığından arınmış, yıldızlarıyla beni aydınlatıyor. O en güzel sabah, hiç bir şeyin mahrumiyetinin olmadığı. Öyle güzel bir

Neden?

Neden hayata asla ayak uyduramıyorum? Neden duygularımı kimseye anlatamıyorum? Neden kimse gözyaşlarımı görmüyor? Neden hayatım ucuz romanlar gibi geçiyor? Neden her zaman yorgunum? Neden daima yalnızım? Neden her düşüncemde daha derine iniyorum? Neden her şeyi bu kadar kafama takıyorum? Neden artık insanları sevemiyorum? Neden herkesin yalan söylediğini hissediyorum? Neden dünya adil değil? Neden daima acı içindeyim? Neden Nedenlerin arasında boğulup duruyorum? Neden? Bunca neden arasından çekip alamıyorum kendimi. Aklımda bu kadar neden olmasına rağmen bir tane olsun çünkü yaratamıyorum kendime. Acı çekmek için mi geldim bu dünyaya? Hayat üstüme oynanan bir kumar mı? Yaşamayı hak edecek ne yaptım? Lütfen durun. Bırakın artık peşimi. Beynimi kapatıp rahatlamak istiyorum fakat rüyalarda bile kurtulamıyorum sizden. Ne olur bırakın 2 kelime içimi dökeyim artık. Her yazdığımı neden tekrar tekrar siliyorum? Ne kadar yazsam bile neden tatmin etmiyor? Çok yoruldum. Sen anlıyor musun beni? Y

Memleketim

Kör bıçakların sızıları ruhumu süslüyor. Cehalet dört yanımızı sarmış ülkemizi besliyor. Dört tarafımız zulüm, tek kurtuluş ölüm oluyor.  Bir kadın doğuruyor, bir kadını öldürüyor.  Ve bunu insan evladı yalnızca izliyor. Yalnızca bir sıfat oluyor medya durup bunu yuhalıyor. Çok sürmüyor unutuluyor. Bu listeye bir isim daha ekleniyor. Bir kadın seviliyor plastik saçlı, bir toplum duraksamadan bunu yuhalıyor. Bir gök kuşağı doğuyor, karanlık seriliyor.  Coğrafya kaderdir buralarda özgürleşemezsin deniliyor. Ölü bedenler doğuyor, emsalsiz köprülerimizde. Kimse bu cinayeti üstlenmiyor. Kin kusuluyor, henüz kendini bulmuş bireylere. Önce yasaklar öğretiliyor. Sonra kendi doğrularıyla eğitiliyor. Ağaç yaş iken eğilmiyor kuruyor buralarda.  Bu coğrafyada düşünmek suç olduğundan sanırım, herkes deliyi oynuyor. Duymak, görmek suç sayılıyor bir toplum iyice sağır ve dilsiz oluyor. Ruhlarımız çalınıyor, vicdanımız satılıyor.  Bedeli bazen kömür, bazen makarna oluyor. Üstelik bunlarda kolay yoldan

Savaşının Baharında

Geldi, Çok hasret kaldığın o bahar geldi. Uğruna savaşlar verdiğin, Kanlar döktüğün, insanlar öldürdüğün. Çağlar açıp kapattığın, Devletler kurup batırdığın… Bak bakalım! Nasıl bi bahar bu? Ne kadar hoş gelmiş, yeşermiş. Nasıl bir bahar ki bu; Açan bir çiçek, yeşeren bir ağaç, Yok. Her zamankinden siyah, dolu, kızgın bulutlar... Ölümün kokusu, çocukların ölüsü… Savaşın bitişi değil, bitirişi var. Gecenin karanlığı tüm Dünyaya çökmüş. Her şehir, ülke, kıta, Kaplanmış kanlarla. Denizler, her zamankinden kırmızı. Acı… Patronlar rahat. Halkı sömürenler, refah içinde. Olan bana, olan sana, olan yoksula. Çile garibanın sırtında. Baharın savaşla gelmeyeceğini bilenler; Herkes hapiste. Doğruyu söyleyen, çoktan hain. Dizileyim kurşuna! Nefi olurum, Nazım olurum, hain olurum… Bak etrafına durma! Bak! Çok hasret kaldığın o bahar geldi. Uğruna savaşlar verdiğin! O çok beklediğin bahar, Bu bahar mı?